Güncel Haberler

Ailelee İnternet Uyarısı

Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürü Doç. Dr. Ayşen Gürcan, bilgisayarın, çocukların odasından ziyade evin ortak kullanım alanında tutulmasını, girilen siteleri kontrol eden yazılımlardan yararlanılmasını, aile güvenlik filtre programlarının kullanılmasını önerdi.

Gürcan, internetten kaçmanın, bu teknolojiyi yaşamdan çıkarmanın ne doğru ne de mümkün olduğunu dile getiren Gürcan, gençleri teknoloji okuryazarı ve doğru seçimler yapabilecek bireyler olarak yetiştirmenin önemini vurguladı.

Bu kapsamda internette harcanan süreye dikkat edilmesi gerektiği uyarısında bulunan Gürcan, genellikle kendini ifade etmede zorlanan, benlik değerini oturtacak bir ortam bulamayan ve ailesinin yeterli zaman ayırmadığı çocukların internete gereğinden fazla ilgi gösterdiğini söyledi.

Çocuğun internet başında geçirdiği zamanın azaltılmasında, ilgi duyduğu alanlardaki aktivitelere katılmasının, tüm aile bireylerinin bir araya geldiği ortamlar yaratılmasının önem taşıdığına işaret eden Gürcan, ’’Aile, başka önceliklerini erteleyerek, çocuğu ile zaman geçirmeli. Okul başarısızlığı, sınıf arkadaşlarıyla yaşadığı kişisel sorunların tespitini ustalıkla yapmalı, soruna en kısa sürede müdahale etmeli. Aileler çocuklarını takip etmeli, gözlemlemeli ve onu önemsediklerini gerek sözle gerek beden diliyle hissettirmeli’’ değerlendirmesinde bulundu.

İnterneti ’’okulda başarısı düşük, boş zaman değerlendirme aktivitesi olmayan çocuklar için inanılmaz tuzakları olan bir ortam’’ olarak niteleyen Gürcan, çocukların internette hangi sitelere ilgi gösterdiklerinin ebeveynleri tarafından kontrol edilmesinin önemini vurguladı.

Gürcan, ’’Eğer çocuk, internet kafe üzerinden internet kullanıyor ise mutlaka gittiği kafeyi aile en az bir kez ziyaret etmeli, hatta belli yaş gruplarında olan çocukları ebeveynleri kendileri götürmelidir. Kafe yöneticisi ile tanışıp, çocuğuna ilişkin görüşmeler yapmalıdır’’ diye konuştu.


turktime

Domuz gribi için aldığı jelden kör oldu

Annesinin domuz gribi korunması için eczaneden alıp çantasına koyduğu antibakteriyel el temizleme jeli gözüne sıçrayan 7 yaşındaki küçük kız kornea hücrelerinin erimesi sonrası görme yetisini kaybetti.

Olay geçen cuma günü yaşandı. Söz konusu jeli kızının okul çantasına koyan anne İffet B., nasıl kullanması gerektiğini de anlattı. İstanbul Ak Umut Koleji birinci sınıf öğrencisi küçük D., okula gittiğinde diğer arkadaşları gibi annesinin çantasına koyduğu jeli kullanmak istedi. Ancak kutunun kapağını açmak isterken jeli gözüne sıçrattı. Alkol bazlı kimyasal madde içeren jel, küçük kızı acı içinde bıraktı. Öğretmenleri hemen küçük kızın yüzünü yıkayıp annesine haber verdi.

SAĞ GÖZDEN KORNEA HÜCRESİ

Gözündeki acı gitmeyen ve görememeye başlayan küçük kızın sol gözünün kornea hücrelerinin jeldeki alkol bazlı kimyasal maddeden dolayı eridiği belirlendi. Küçük kızın sol gözü olaydan sonra hiçbir müdahaleye cevap vermedi. Ancak önceki gün kornea hücrelerinde az da olsa iyileşme görüldü.

Doktorlar sol gözü kurtaramazsa, küçük kızın sağ gözünden alınan kornea hücreleri ya da kornea nakliyle görmesi sağlanacak. Anne İffet B., Sağlık Bakanlığı'nın izniyle yasal olarak satılan el temizleme jeli aldığını anlatarak, "Jelin üzerinde çocuklardan ya da göz temasından uzak tutun uyarısı yok. Bütün eczanelerin raflarında bu jeller satılıyor ve hiçbir uyarı yok. Başımıza gelenleri bilen eczaneye tekrar gittiğimde hâlâ aynı jeli sattıklarını görünce, 'Neden hâlâ satıyorsunuz?' dedim. 'Yasal iznimiz var satıyoruz' dediler. Jeli üreten firma hakkında dava açacağım" diye konuştu.

Küçük D'nin okulundaki öğretmenler ise diğer öğrencilerde bulunan jelleri topladı. Küçük kızın doktoru Alp Kayıran da yüksek oranda alkol ve kimyasal madde içeren sıvı maddelerin küçük çocuklardan uzak tutulması gerektiğini vurguladı.

UZMAN GÖRÜŞÜ

Prof. Ahmet Temel: "Bu jellerin hepsi alkol içerir. Nasıl kolonya göze kaçınca yakarsa, aynı şekilde yakar. Bütün ilaç, solüsyon ve deterjanların üzerinde, 'Gözden uzak tutulması gerektiği' yazar. Yazmıyorsa da anne babanın bunu bilmesi gerekir."

'7 yıldır hiç şikâyet almadık'

JELİ üreten şirketin sahibi Nuri Ölçer, şu ana kadar hiç şikâyet almadıklarını belirtip şöyle dedi: "Bazı yetkililer katıldıkları programlarda ellerine jel sürmeye başladı. Vatandaşlar da bu jelleri ilaç olarak algıladı. Piyasada karaborsa oluştu, alıcılara mal yetiştiremiyoruz. Biz 7 yıldır bu ürünü üretiyoruz, hiçbir şikâyet gelmedi. Bizim ürünler, etil alkol, karbofol ve esans maddelerini içeriyor. Gözle temas halinde bir süre yanma olur ama asla zarar vermez. 'Çocuklardan uzak tutun' yazılmak zorunda değil ama biz yazıyorduk. Ancak son 2 aydır karaborsa yaşandığı için ambalaj konusunda sıkıntı çektiğimizden bu yazılar yazılmadı."


Sabah

Zili çalınan 130 kapının 75'i 'kim o' demedi

Burdur Emniyet Müdürlüğünce yapılan çalışmada polis 130 kapıdan 75'inin kapıyı açarken karşıdakinin kim olduğu sorulmadan apartman kapıları açıldı. Vatandaşlar bu şekilde dikkatsiz davranarak hırsızlık ve diğeer adli olaylara neden oluyor.

Burdur Emniyet Müdürlüğünce yapılan çalışmada, zili çalınan 130 kapıdan 75'inin, kim olduğunu bile sorulmadan apartmanın kapısını açtığı belirlendi.

Burdur Emniyet Müdürü Celal Aydoğan, gazetecilere yaptığı açıklamada, Burdur Emniyet Müdürlüğü Toplum Destekli Polislik Büro Amirliği ekiplerinin yaptığı çalışmayı anlattı.

Ekiplerin bir saatlik uygulaması sırasında, 130 kapının zilini çaldıklarını kaydeden Aydoğan, bunlardan 75'inin apartman kapısını ''Kim o'' demeden açtığının belirlendiğini söyledi.

Vatandaşların böyle yaparak hırsızlığa davetiye çıkardığını kaydeden Aydoğan, vatandaşları, tanımadıkları kişilere kapı açmamaları ve zili çalan kişinin kim olduğunu sormaları konusunda uyardı.

Aydoğan, kamu düzeni ve genel asayişin sağlanması, vatandaşların huzur ve güven ortamı içerisinde yaşamasına yönelik olarak Toplum Destekli Polislik Büro Amirliğinin, binaların ve dükkanların giriş kapılarına ''155 Polis İmdat'' ve ''Giriş Kapınızı Kapalı Tutunuz'' projesi kapsamında iki bin çıkartma yapıştırıldığını kaydetti.

155 hattına gelen çağrılar hakkında da bilgi veren Aydoğan, 02-12 Kasım tarihleri arasında 155 Polis İmdat Hattı'na 178 ihbar geldiğini, bunlardan 64'ünün trafik, 114'ünün diğer suçlarla ilgili olduğunu bildirdi.

Geçtiğimiz günlerde yapılan huzur toplantısına da değinen Aydoğan, bazı vatandaşların polisin olay yerine geç geldiğine yönelik şikayeti üzerine de araştırma yaptığını anlattı. Konuyla ilgili bir emniyet müdür yardımcısını görevlendirdiğini vurgulayan Aydoğan, şunları söyledi:

''Vatandaşlara 155'in kayıt altında olduğunu ifade etmiştim. Konuyu araştırıp, inceleyeceğimi ve kamuoyu ile paylaşacağımı belirtmiştim. 10 günlük çalışma sonucu emniyette yapılan tüm ihbarları ve olay yerine intikal sürelerini tek tek tuttuk. Görevlilerimiz bir olaya 30 saniyede, 9 olaya 1 dakika civarında, 21 olaya 2 dakika içinde, 27 olaya 3 dakikada ve 22 olaya 4 dakikada müdahale etti. Kentimiz küçük olduğundan olay yerine intikal süremiz saniyelerle bile ölçülüyor.''

Sadece 3 olaya polisin 5 dakikadan sonra ulaştığını bildiren Aydoğan, ''Bu gecikmenin sebebi ise şehir giriş çıkışlarında yaptığımız uygulamalar sırasında bir ihbarın yapılması ya da trafik polisleri bir kazaya bakarken başka bir kazanın meydana gelmesidir. Yılbaşından sonra yapılan yeni atamalarla birlikte polis sayımız daha da artarsa süreler daha da kısalacaktır'' diye konuştu.


AA

Sömestr tatili öne çekilsin" önerisi
Halk arasında ''domuz gribi'' olarak bilinen ''H1N1'' virüsünün görülmesiyle birlikte İstanbul'da birçok okulda öğrencilerin rapor alarak okula gitmedikleri öğrenildi.

İstanbul Valiliği ve İl Milli Eğitim Müdürlüğü yetkililerinden aldığı bilgiye göre, pandemik A gribi nedeniyle kent genelinde çok sayıda okulda öğrenciler rapor alarak veya devamsızlık yaparak eğitimlerine ara verdi.

Öksürük, nezle veya hastalık belirtileri gösteren öğrenciler, hastanelerde doktor muayenesinden geçirildikten sonra aldıkları raporla okula gitmiyor. Bazı öğrenciler de kendisini hastalıktan korumak için devamsızlık yapıyor.

Rapor ve devamsızlık durumunun hastalığın Türkiye'de yaygınlaşması olan ilk dönemlerde daha fazla olduğu, ancak milli eğitim ve sağlık bakanlıklarının yaptığı çalışmalarla bu oranın şu anda ilk dönemlere göre daha da azaldığı belirtildi.

Okullardaki devamsızlık ve rapor durumunun eğitime ara verilecek bir noktada olmadığı öğrenildi. Okula gitmeyen öğrencilerin isimleri ve sayısı her gün okul yönetimleri tarafından valilik bünyesinde oluşturulan komisyona bildirilerek istatistik tutuluyor.

Yetkililer, okula gelmeyen öğrencilerin giremedikleri dersleri telafi etmeleri amacıyla telafi derslerinin yapılabileceğini belirterek, öğrencilerin okullarda temizliğe ve hijyene dikkat etmeleri uyarısında bulundu.

-TÖDER'DEN TATİLİN ERKENE ÇEKİLMESİ ÖNERİSİ-

Bu arada, Tüm Özel Öğretim Kurumları Derneğinden (TÖDER) yapılan açıklamada, Türkiye'yi etkisi altına alan ''domuz gribi'' vakalarının gün geçtikçe arttığı, özellikle çocukların yoğunlukla etkilendiği virüs nedeniyle eğitimden de uzak kalmalarına neden olduğuna dikkat çekildi.

Bütün dünyada olduğu gibi Türkiye'de de domuz gribi vakalarının arttığı kaydedilen açıklamada, şunlara yer verildi:

''Özellikle okullar gerçek anlamda tehdit altındadır. Öğrencilerin yaşları itibariyle bu hastalığa yakalanmaya yakın olmaları, kendilerini koruyacak öz bakım becerilerine sahip olmamaları, derslerde çok yakın ilişki içinde bulunmaları, hatta servislerde bu hastalık çocuklar için gerçekten tehdit haline gelmektedir. Zaten günümüzde en ufak bir grip, soğuk algınlığı şüphesi aileleri tedirgin etmekte ve çocuklarını okula göndermemektedir. Bu oranın arttığı tahmin edilmektedir. Bu nedenle 23 Ocakta sona erecek eğitim ve öğretim yılının birinci yarı yılının 15 gün öne çekilmesi öğretmenlerin, öğrencilerin ve ailelerin hastalığa karşı direnç kazanmalarına imkan sağlayacaktır. Bu süreç içinde uzaktan eğitim yoluyla eğitim yapılarak ortaya çıkan boşluk kısmen de olsa giderilebilir.''


stargazetesi

ÖSS'de ek yerleştirme sonuçları açıklandı

2009-ÖSYS ek yerleştirme sonuçları, ÖSYM'nin "http://sonuc.osym.gov.tr" adresinden öğrenilebilir.


ÖSYM Başkanlığı'ndan yapılan açıklamada, 2009-ÖSYS genel yerleştirme sırasında açık kalan, kaydolmama nedeniyle boş kalan ve genel yerleştirme sonrası yeni açılan yükseköğretim programları kontenjanlarına ek yerleştirme işlemlerinin tamamlandığı belirtildi.

2009-ÖSYS ek yerleştirmeye 167 bin 363 adayın başvurduğu ifade edilen açıklamada, ek yerleştirme sonuçlarının, bugün saat 14.00'ten itibaren ÖSYM'nin "http://sonuc.osym.gov.tr" adresinden öğrenilebileceği bildirildi.

Bir yükseköğretim programına yerleşen adayların bilgilerinin, yerleştirildikleri üniversitelere gönderileceği ifade edilen açıklamada, örgün yükseköğretim programına kayıt hakkı kazanan adayların 19-21 Ekim 2009 tarihlerinde ilgili üniversitelere başvurarak kayıt yaptırabilecekleri, açık öğretim programına yerleştirilen adaylarla ilgili üniversite tarafından kayıt, tarih ve yerinin daha sonra bildirileceği kaydedildi.

Açıklamada, yerleşen aday sayılarına da yer verildi. Buna göre, devlet üniversiteleri lisans programına 13 bin 605, ön lisans programına 38 bin 666 öğrenci, vakıf üniversiteleri lisans programına bin 904, ön lisans programına 2 bin 958, KKTC üniversiteleri lisans programına 384, ön lisans programına 16, diğer ülkelerdeki üniversitelerin lisans programına 79, ön lisans programına 7 öğrenci yerleşti.

Böylelikle örgün yükseköğretim programlarına 57 bin 619 öğrenci yerleştirildi. Bu üniversitelerde 103 bin 4 kontenjan boş kaldı. Açıköğretim lisans programlarına 19 bin 735, ön lisans programlarına 18 bin 619 öğrenci olmak üzere toplam 38 bin 354 öğrenci kayıt hakkı kazandı.

Kızlar sözel, erkekler sayısal zekalı

İlk ve ortaöğretim kurumlarındaki öğrencilerin baskın zeka haritası çıkarıldı.

Konya Selçuk Üniversitesi, farklı coğrafik bölgelerde ilk ve ortaöğretim öğrencilerinin baskın zeka alanlarını belirlemek amacıyla Ankara, İstanbul, İzmir, Konya, Çorum, Diyarbakır gibi 10 ilde devlet ve özel okullarda öğrenim gören 3 bin 573 kız ve erkek öğrenci üzerinde araştırma yaptı.

Araştırma sonuçları, Türkiye'de kızların sözel, erkeklerin ise sayısal zekaya sahip olduğunu ortaya koydu.

Dört yıl önce eğitimde önemli bir değişikliğe giden Milli Eğitim Bakanlığı, yıllardır sadece matematik ve sözeli önemli gören klasik zeka anlayışını terk etti. Türkiye'de de dünyada olduğu gibi çoklu zeka uygulamasına geçildi. Ancak öğrencilerin bugüne kadar hangi zeka türüne daha yatkın olduğu tam olarak ortaya konulamadı.

Selçuk Üniversitesi Mesleki Eğitim Fakültesi Eğitim Bilimleri Bölüm Başkanı Yrd. Doç. Dr. Nadir Çeliköz başkanlığındaki akademisyenler Türkiye'nin 10 ilinde öğrencilerin zeka türleri üzerine bir araştırma yaptı.

Öğrencileri eğitim kademelerine, cinsiyetlerine ve okudukları özel ya da devlet okulu türüne göre değerlendiren akademisyenler, 8 zeka alanını karşılaştırarak öğrencilerin zeka türüne göre yatkın oldukları alanları belirledi.

Yapılan araştırmada, Türkiye'deki öğrencilerin çoklu zeka alanlarının birbirine yakın olduğu gözlendi. Ayrıca 8 zeka alanı değerlendirildiğinde; Türk öğrencilerin birinci baskın zeka alanının sözel, ikinci baskın zeka alanının matematik-mantık ve üçüncü baskın zeka alanının ise bedensel zeka olduğu ortaya çıktı. Araştırmaya göre, en düşük zeka alanının içsel zeka olduğu belirlendi.

Yrd. Doç. Dr. Nadir Çeliköz, Türk eğitim sisteminde öğrencilerin tüm dersleri zorunlu olarak aldığına dikkat çekerek, 'her şeyden anlar, hiç bir şeyden tam anlamaz' öğrenci yetiştiğini dile getirdi.

Araştırmaya göre, kız öğrencilerin sözel, görsel, müziksel ve sosyal zekaya, erkek öğrenciler çok matematik-mantık, bedensel ve doğacı zekaya sahip.

Yrd. Doç. Dr. Nadir Çeliköz, bu tespiti toplumun her iki cinse de yüklediği rollerle açıklıyor.

Türk toplumunda kız çocuklarının daha fazla 'dilbaz' olarak nitelendirildiğini ifade eden Çeliköz, şu değerlendirmede bulundu: "Ev işlerinde rol alması nedeniyle görselliği daha ön plandadır. Ayrıca kız öğrencilerin şefkat, merhamet gibi annelik duygusu taşımaları ve daha sakin, değerlendirmeci yapıları nedeniyle de daha çok içsel zekaya sahiptirler. Ev yönetimi ve hesap, kitap işleri erkeklerin sorumluluğunda olduğu için erkekler daha fazla matematik-mantık zekasına sahip olabilir. Yine bizim toplumumuzda hareket kabiliyeti ve kas kuvveti genelde erkeklere atfedildiği için erkeklerin daha doğacı ve bedensel zeka alanlarının baskın olduğu söylenebilir."


SÖZEL ZEKAYA SAHİP ÖĞRENCİLER İÇİN ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ

Öğrencilere yazmaya yönelik ödevler verilebilir. Kelime, şiir ve kompozisyon yarışmaları düzenlenebilir. Dinleyerek daha iyi öğrenebildikleri için derslerde öğretmen anlatım tekniği kullanmalıdır. Espri yetenekleri gelişmiş olduğu için çocuklara konulara ilişkin fıkra anlatma imkanı sağlanmalı, öğretmen de konuları fıkra ve esprilerden yararlanarak anlatabilir.


MATEMATİKSEL ZEKAYA SAHİP ÖĞRENCİLER İÇİN ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ

Zekâ oyunları kullanılabilir. Zekâ bulmacaları çözülebilir. Bir makinenin işleyişi anlatılabilir. Proje hazırlatılabilir. Derslerde grafik ve şemalardan yararlanılabilir. Sınıflama, şifreleme, gruplama ve sıralama yaptırılabilir. Problem çözümleme ve hesaplamalara yer verilir. Olaylar arasında sebep-sonuç ilişkisi kurulur. Eleştiri yaptırılır. Araştırma yapma fırsatı sağlanır.


GÖRSEL ZEKAYA SAHİP ÖĞRENCİLER İÇİN ÖĞRETİM YÖNTEMLERİ

Derslerde resim, fotoğraf şekiller gibi görsel materyallerden yararlanılabilir. Çocuğa çalışırken olayları gözünde canlandırması tavsiye edilebilir. Ders anlatırken konuyla ilişkili küçük sembollere yer verilebilir. Bir şekli, nesneyi farklı açılardan incelemesine izin verilmeli, video, power point, taslak sunuları derslerde sık sık kullanılmalıdır.


timeturk

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, üniversiteli öğrencilerin aşılanması için Sağlık Bakanlığından talepte bulunacaklarını açıkladı. Özcan, üniversitelerde tatilin söz konusu olup olmadığına da açıklık getirdi.

'BUGÜN SAĞLIK BAKANLIĞINA BİR YAZI YAZACAĞIZ, 'EĞER BİR ŞEY OLURSA ÖĞRENCİLERİ AŞILAMAYA HAZIR OLUN' DİYE''

YÖK Başkanı Prof. Dr. Yusuf Ziya Özcan, ''domuz gribi'' ile ilgili alınan önlemler kapsamında üniversiteli öğrencilerin aşılanması için Sağlık Bakanlığına bir yazı yazarak ''Eğer bir şey olursa öğrencileri aşılamaya hazır olun'' diyeceklerini bildirdi.

Özcan, Gazi Üniversitesi Konser Salonunda düzenlenen ''Türkiye Bilinçli Gençler Projesi''nin tanıtımına katıldı.

Toplantıda yaptığı konuşmada, ''çok hasta olduğunu, şu anda evinde dinlenmesi gerektiğini, ancak toplantıya verdiği önem nedeniyle katıldığını'' vurgulayan Özcan, toplantının ardından basın mensuplarının sorularını cevaplandırdı.

Prof. Dr. Özcan, ''Ankara'da okulların 1 hafta tatil edildiğinin anımsatılarak, üniversitelerin de tatil olup olmayacağının sorulması'' üzerine, şunları kaydetti:

''Bugün Sağlık Bakanlığına bir yazı yazacağız, 'eğer bir şey olursa öğrencileri aşılamaya hazır olun' diye. Üniversite öğrencileri kendilerini küçük öğrencilerden daha iyi korudukları için çok panik halinde olmamamız lazım. Birazcık sakin olalım. Çünkü bizim paniğimiz diğer insanları da etkiliyor, halkı da etkiliyoruz böyle yaparak. Bu işi fazla da büyütmeyelim. Ama görüldüğü zaman da tedbirimiz olsun. Biz bugün internet sayfamıza da bir şeyler koyacağız. Arkadaşlarımızın alacakları tedbirlerle ilgili, Sağlık Bakanlığına da bir yazı yazacağız.''

Yusuf Ziya Özcan, ''okulların dezenfekte edileceği hatırlatılarak üniversitelerde ne gibi tedbirler alınacağının sorulmasına'' karşılık, ''Öyle olmuyor biliyorsunuz, temizlenmesi diye bir şey söz konusu değil. Bir başkasından size tekrar geçiyor'' dedi.

Sağlık Bakanlığına yazacakları yazının içeriğine ilişkin soruya Özcan, ''(Aşılamaya hazır olun) diyeceğiz. Bizim böyle bir talebimiz olduğunu ben zaten 2-3 defa Sağlık Bakanımıza söyledim. (Ne zaman isterseniz) dedi. Şimdi de resmi yazı yazacağız'' yanıtını verdi.

Özcan, ''Aşı mı talep edeceksiniz?'' sorusu üzerine, ''Tabi, tabi. 3 milyon üniversite öğrencisi var...'' diye konuştu.

''Üniversiteler tatil olmayacak mı?'' sorusu üzerine Özcan, ''Hayır. Öyle bir şey yok'' dedi.

Bir gazetecinin, rahatsızlığıyla ilgili ''Sizinki de gribal bir enfeksiyon galiba'' sözleri üzerine Özcan, ''O gripten değil, ama son günlerde çok yoruldum o yüzden metabolizma zayıf düştü'' dedi.

Bilkent BUPS İlköğretim Okuluna devam eden küçük oğlunun durumunun sorulması üzerine de Özcan, ''Oğlumda da bir şey yok, ona geçmedi'' diye konuştu.

GENÇLİK VE SPOR GENEL MÜDÜRÜ AKGÜL: DOMUZ GRİBİ NEDENİYLE SAĞLIK BAKANLIĞI'NDAN BİZE GELEN BİR UYARI YOK

Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül, ''Domuz gribi nedeniyle Sağlık Bakanlığı'ndan bize gelen bir uyarı yok'' dedi.

Akgül, AA muhabirine yaptığı açıklamada, genel müdürlük olarak sürekli Sağlık Bakanlığı ile yazışma halinde olduklarını belirterek, ''Şu an için bize bakanlıktan herhangi bir uyarı gelmedi. Panik yaratacak bir ortama gerek olmadığını düşünüyoruz. Devletin kurumları, bu konu üzerinde çalışmalarını sürdürüyor. Kendi kendimize durumdan vazife çıkaracak değiliz. Devam eden yazışmalarımızda bakanlıktan bize bir talimat gelirse, bunu yerine getiririz'' diye konuştu.

Genel müdür Akgül, bu nedenle spor faaliyetlerinin planlandığı gibi devam ettiğini kaydetti.


AA

Sağlık Bakanı Recep Akdağ, domuz gribinin bulaşma ihtimaline karşı vatandaşları 5 ay öpüşmemeleri, tokalaşmamaları ve sarılmamaları konusunda uyardı.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ ve Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, domuz gribi önlemleriyle ilgili açıklama yaptı.

Sağlık Bakanı Akdağ, panik havası yaratmanın gereği olmadağını söyledi. Domuz gribinin bulaşma yöntemlerine dikkat çeken Akdağ, "Sarılma, el sıkışma ve öpüşmeyi 5 ay erteleyebilirsek hastalığın yayılmasını önleyebiliriz" dedi. Bakan Çubukçu ise domuz gribi nedeniyle öğrencilerin geri kalmaması için TV'den ders yayınları yapılacağını hatırlatarak, "Dersler yarından itabaren TRT-3'ten yayınlanacak" dedi. Derslerin 07.00-14.00 arasında canlı olarak yayınlanacağı belirtildi.

Sabah

Eskişehir Valiliği, ilk ve orta dereceli okullarda, kamera, fotoğraf ve ses kayıt özelliği olan veya MP3 olarak kullanılabilen cep telefonlarının, öğretmen ve öğrenciler tarafından okullara getirilmesini ve kullanılmasını yasakladı.

Eskişehir Valisi Mehmet Kılıçlar, yazılı açıklamasında, cep telefonlarının amacı dışında kullanılmasının önüne geçmek, bu nedenle öğrencilerin dikkatlerinin dağılmasına, motivasyonlarının düşmesine ve sınıftaki eğitim ve öğretim ortamının olumsuz yönde etkilenmesine meydan vermemek amacıyla bazı sınırlamalara karar verildiğini bildirdi.

Bu kapsamda, tüm ilk ve orta dereceli okullarda kamera, fotoğraf ve ses kayıt özelliği olan veya MP3 olarak kullanılabilen cep telefonlarının öğretmen ve öğrenciler tarafından okullara getirilmesinin ve kullanılmasının yasakladığını ifade eden Kılıçlar, bu özellikle sahip cep telefonlarının kapalı bile olsa okullara getirilemeyeceğini belirtti.

Kamera ve fotoğraf çekme özelliği olmayan, müzik çalar (MP3) olarak kullanılmayan cep telefonlarının, okullara ancak kapalı olması şartıyla getirilebileceğini bildiren Vali Kılıçlar, alınan bu tedbirlerin aynı zamanda çocukların ve gençlerin sağlığının korunmasına ve ailelerin gereksiz harcamalardan kaçınmasına yardımcı olacağını kaydetti.

AA

Erkekler dünya varlıklarının çoğuna hakim olsa da iş harcamaya gelince kadın ağırlığı hissediliyor.

Demet CENGİZ BİLGİN'in haberi

Boston Consalting Group'un (BCG) araştırmasına göre, 18.4 trilyon dolarlık yıllık dünya satın alma işleminin 12 trilyonu kadınlar tarafından kontrol ediliyor. Bu, dünyadaki tüm harcamaların yüzde 65'inin kadınlar tarafından yapıldığını ortaya koyuyor ancak harcamayı yapmak, harcama konusunda karar verici olmak anlamına gelmiyor. Fakat yinede dünyada erkeklerin gelirlerinin toplamı 23.4 trilyon dolar, kadınlarınki ise 10.5 trilyon dolar iken harcamaların çoğunluğunu gerçekleştiriyor olmak kadınları her bakımdan merkeze koyuyor.

Daha da yükselecek

Kadın profesyonellerin erkeklerin yerini alması ve kadının daha çok işgücüne katılmasıyla bu oranın daha da artmasına kesin gözüyle bakılıyor. 2028'de kadınların harcamaların yüzde 72'sini gerçekleştireceği hesaplanıyor. Gümüşhane Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Ekrem Cengiz'in Diyarbakır, Trabzon, Ankara ve İzmir'de yaptığı araştırmada, ürün ve veya hizmet satın alımında yaş artıkça kadınların kararın etkili olduğunu tespit etmişti.

1.2 milyar kadın çalışan

"Kadınlar Daha Çok İster: Dünyanın En Büyük ve En Hızlı Büyüyen Pazarında Nasıl Pay Kapacaksınız" adlı kitap 22 ülkede 12 bin kadına 120 soru yönelterek çarpıcı sonuçlara ulaştı. Ortaya çıkan en etkileyici sonuç dünyada iş gücüne katılmış 1 milyar kadının global resesyon için çare oluşturması. 5 yıl içinde dünyada çalışan kadın sayısı 1.2 milyara çıkacak ve bunun yarattığı yepyeni dünyanın öncelikleri de farklı olacak. Araştırmanın sonuçlarına göre kadınlar en çok kendilerine zaman ayırma ihtiyacını dile getiriyor. Bu yüzden destek ve ajanslar için ödeme yapmaya gönüllüler. Boston Consalting Group'un ortaklarından ve Kadınlar Daha Çok İster kitabının yazarlarından Michael J. Silverstein çalışmanın kadınlar için bir seçim değil alileleri başarıya taşımak için bir zorunluluk olduğunu söylüyor.

Full-time iş ve ev

Kadının çalışma yaşamında daha aktif rol alması, full-time (tam zamanlı) iş edinmesi, ev işlerinden de kurtulamayan kadının yükünün artması anlamına geliyor. Silverstein, bunun yarattığı komplikasyonlara dikkat çekerken, dünyada harcanan doların yüzde 70'inin kadın elinden geçtiğini söylüyor. Boston Consalting Group'un (BCG) ortaklarından Kate Sayre ise, bu fenomeni anlayan ve sorunlarına cevap vererek ve netlik kazandıran şirketlerin kadınların omuzlarından yükü alabileceğini, böylece ayrıcalıklı bir pozisyon edinebileceğine dikkat çekiyor.

Bir kablolu televizyon kadına bakışı değiştiriyor

GLOBALİZM ve teknoloji kadınlara karşı tutumların değişmesinde büyük rol oynadı. Ulusal Ekonomik Araştırmalar Bürosu, Hindistan'da kablolu televizyon aldıktan 6-7 ay sonra hem kadınların hem de erkeklerin kadın otonomisi ve ev yönetimine kadının katılımı konusunda daha açık fikirli olduklarını ortaya koydu.

Türkiye'de okuryazar olmayanların yüzde 75.5'i kadın

* Türkiye'de okur yazar olmayanların yüzde 75.5`ini kadınlar oluşturuyor.
* Hala 5 kadından biri okuma yazma bilmiyor.
* Eğitim düzeyine göre iş gücüne katılım oranı, yüksek öğretim mezunu kadınlarda yüzde 70, lise altı eğitimlilerde ise yüzde 22.
* Türkiye'deki öğretim elemanlarının yüzde 39'unu, profesörlerin, doktor ve operatörlerin yüzde 29'unu, mimarların yüzde 37'sini, avukatların ise yüzde 33'ünü kadınlar oluşturuyor.
* İlköğretimde çalışan kadın öğretmenlerin oranı yüzde 49, orta öğretimdeki kadın öğretmenlerin oranı yüzde 41 iken, okul müdürlerinin sadece yüzde 8.8'i kadın.

Türkiye'de kadınların yüzde 22'si istihdam ediliyor

* Türkiye'de kadın istihdam oranı 2007 verilerine göre yüzde 22.2. Bu oran AB'ye üye ilk 15 ülkede yüzde 59.7, AB üyesi 27 ülkede 58.3.
* İstihdama katılan kadınların yüzde 47.3'ü tarım, yüzde 14.2'si sanayi, yüzde 38.5'i hizmet sektöründe çalışıyor.
* Kadınların yüzde 13'ü kendi hesabına ve işveren konumunda, yüzde 49'u ücret ya da yevmiye karşılığında, yüzde 38'i ise ücretsiz aile işçisi olarak çalışıyor.
* OECD'nin 2007 İstihdam Raporu'na göre Türkiye'de kadın işsiz oranı yüzde 17.4.
* Türkiye'de çalışan her 100 kadından 75'i kayıt dışı.
* Tarım dışında çalışma yaşındaki her 100 kadından 17.4'ü işsiz.

Hangi ülkede kadınlar karar almada ne kadar etkili

KARAR alma mekanizmalarında kadınların oranı Türkiye yüzde 6. Bu oran gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin çok gerisinde. Bu oran ABD'de yüzde 46, Rusya'da yüzde 39, Almanya'da yüzde 36, İngiltere'de yüzde 33, İtalya'da yüzde 29, Yunanistan'da yüzde 26. Parlamentoya katılım oranı ise Türkiye'de yüzde 9, İsveç'te yüzde 47, İspanya'da yüzde 36, Almanya'da yüzde 32, İngiltere'de yüzde 20, ABD'de yüzde 16, Yunanistan'da yüzde 14.

Hem çalışıyor hem ev kadını hem anne

* BCG'nin araştırmasına göre ABD'de annelerin yüzde 70.9'u çalışıyor.
* Yüzde 56'sının çocuğu 1 yaşından küçük.
* Aynı zamanda ev işlerinin çoğunu da kadınlar yapıyor.
* Yüzde 88'i evin alışveriş sorumlulğunu taşıyor.
* Yüzde 85'i yemek pişirmek, yüzde 84'ü çamaşır yıkamak zorunda.
* Kadınların yüzde 84'ü evin temizliğini de yapıyor.
* Kadınların yüzde 45'i kendileri için vakti omadığını söylüyor.
* Kadınların sadece yüzde 25'i kendini son derece çekici buluyor.
* Yüzde 25'i asla güzel hisetmediğini söylüyor.
* Kadınların yüzde 44'ü ise kendini asla güçlü bulmuyor.





AJANSLAR

saol cnm haberler için

gazete dergi gibi oldu

Aaa evet süpersin Senaaamm yaa süper bir fikir verdin bana

neyse ö.d cnmm asıl sana çok teşekkürler site birazz daha aktif olucak galiba

teşekkürler hndncım....

Rica ederim canımm

Milli eğitim bakanı yeni düzenlemeye giderek 2009 – 2010 yılı yarıyıl tatilini kaldırdı. Buna göre Ocak ayında bitmesi düşünülen yarıyıl tatili iptal edildi. Yaz tatilinden ise 1 ay kısaltma yapılarak 1 aylık zamanda öğrencilere eksik oldukları derslerin zorunlu olarak gösterilmesi hedefleniyor. Böylece eğitim düzeyinin Avrupa standartlarına uygun şekilde gelişeceğine dikkat çeken bakan “Yeterince tatil var, şimdi çalışma vakti” şeklinde konuştu. Habere tepki gösteren minibüs şöförleri okul zamanı indirimden ekmek yiyemiyoruz. Tatilde kazandığımız parayla anca idare ediyorduk artık onuda kazanamayacağız diyerek kararı protesto etti. Öte yandan liselerin 5 yıl olması önümüzdeki haftalarda meclise götürülecek.

haber baglantısı:orjinalhaber

olamaz yaa lise 5 yıl olamaz ben bitiriyim sonra olsun off yarıyılda gitti !!!!

Bursa Valisi Şahabettin Harput, ilköğretim okulları ve liselerin, özel okullar, dershaneler ve rehabilitasyon merkezlerini de kapsayacak şekilde 23-26 Kasım tarihleri arasında eğitime ara verildiğini bildirdi.

Bursa Valisi Şahabettin Harput, düzenlediği basın toplantısında, son günlerde H1N1 virüsü nedeniyle bir panik havası oluştuğunu, üst solunum yolları ve gribal enfeksiyon yüzünden çok sayıda vatandaşın hastanelere başvurduğunu söyledi.

Harput, ülke genelinde yaşanan sıkıntının, Bursa'yı da etkilediğine dikkati çekerek, şöyle konuştu:

''Başkanlığını yaptığım İl Hıfzıssıhha Kurulu, il genelindeki tüm ilk ve orta öğretim kurumlarının, salgının daha fazla yayılmasını önlemek ve eğitim-öğretimin daha fazla dengesizliğe uğramaması bakımından, özel okullar, özel okullar, dershaneler ve rehabilitasyon merkezlerini de kapsayacak şekilde gelecek hafta, 23 Kasım 2009 ile 26 Kasım tarihleri arasında, yani Kurban Bayramı öncesinde 3,5 gün süreyle tatil edilmelerine karar vermiştir.''

Harput, sağlık teşkilatının konuya hakim olduğunu, hastanelere gelen tüm vakalara domuz gribi gibi yaklaşıldığını ifade ederek, şöyle konuştu:

''Domuz gribi, kronik hastalığı olanlarda öldürücü olabiliyor ve küçük çocuklarda ve ileri derecede yaşlılarda etkili oluyor. Bursa'da 2 ölüm vakası yaşandı. Biri 4 yaşında bir çocuk, diğeri de 72 yaşında bir vatandaşımız. Birinin lösemi diğerinin kanser hastası olduğunu öğrendik. Şimdi bu iki vatandaşımızın domuz gribinden mi yoksa virüsten dolayı mı öldüğü bilinmiyor.''

Domuz gribinin iyi dinlenme, dengeli beslenme gibi önlemlerle atlatıldığını vurgulayan Harput, şöyle devam etti:

''Ancak son dönemlerde özellikle okullarda sıkıntı yaşanıyor. Devamsızlığın yüzde 11'in üzerinde olması önlem alma ihtiyacını gündeme getirdi. 3,5 günlük tatil kararını, salgının yayılmasını ve eğitimin dengesizliğini önlemek amacıyla aldık.''

''Paniği gerektirecek bir durum yok'' diyen Harput, domuz gribi olarak adlandırılan hastalığın normal gripten çok büyük bir farkının olmadığını, hatta normal gribin bir haftada, domuz gribinin ise 4 günlük bir tedavinin ardından atlatıldığını kaydetti.

Harput, bir gazetecinin, ''Okullarda aşı uygulamasıyla ilgili velilerden 'olur' yazısı isteniyor. Velilerin aşıya karşı yaklaşımı nedir?'' sorusu üzerine, ''Bu konuyla ilgili net bir rakam verirsem yanıltmış olurum, ancak veliler aşıya pek sıcak bakmıyor. Aşıya 'olur' verenlerin oranı yüzde 25'lerde diyebilirim'' yanıtını verdi.

Her gün tüketilen bir aspirinin bile birçok yan etkisinin olduğunu belirten Harput, ''Sağlık Bakanlığı, aşının yapılmasını öneriyor. Biz de vatandaşlarımızı aşı yaptırmaları yönünde yönlendirmeye çalışıyoruz. Her ilacın mutlaka bir yan etkisi oluyor'' değerlendirmesinde bulundu.


haber7

THY iç hat seferlerinde tüm öğretmenlere indirim yapıyor...

Türk Hava Yolları (THY), Öğretmenler Günü için iç hat seferlerinde tüm öğretmenlere yüzde 25 indirim uygulayacak.

Türk Hava Yolları, "Öğretmenler Günü" için öğretmenlere, 24 ve 28 Kasım tarihlerinde, iç hat uçuşlarında yüzde 25 indirimle uçma imkanı sağlayacak. Tüm ilköğretim, lise, dershane öğretmenleri ile üniversite öğretim görevlilerinin yararlanacağı kampanyadan faydalanmak için, bilet alınırken öğretmen veya emekli öğretmen belgesinin ibraz edilmesi gerekiyor.


aktifhaber

Volkswagen Group'un 2009 yılının dokuz aylık döneminde 4,4 milyon adet araç üreterek ''dünyanın en büyük üreticisi'' olduğu açıklandı.



Konuya ilişkin yazılı açıklamada, Almanya'nın araştırma kuruluşlarından Global Insights tarafından açıklanan sonuçlara göre, yılın 9 ayı sonunda VW Group'un dünya çapında 4,4 milyon adetlik üretimle dünyanın en büyük üreticisi olduğu belirtildi.

Grup stratejisinin bir parçası olarak 2018 yılında bu sonuca ulaşmayı hedefleyen VW'in, tüm Avrupa'da hurda indirimi programını başarıyla uygulayarak 2009 yılı 9 ayının sonunda dünyanın en büyük üreticisi olmayı başardığı dile getirildi.

Bu başarıda en büyük katkının, Almanya ile birlikte tüm yıl boyunca araç satışlarının yükseldiği Batı Avrupa ülkelerinin olduğu vurgulanan açıklamada, hurda indirimi Eylül ayında sona ermesine rağmen, Almanya'nın Ekim ayında 26,1 oranında büyüyen bir araç tescili artışına şahit olduğu ifade edildi.

Açıklamada, yılın dokuz aylık döneminde VW Group'un Almanya'daki satışlarının yüzde 34 artarak 622 bin 853 adete ulaştığı belirtilerek, bu başarının elde edilmesine, pazara sunulan yeni Golf ve yeni Polo modellerinin de yardım ettiği, her iki modelin satışlarının sırasıyla yüzde 54,1 ve yüzde 56,2 oranında artış gösterdiği kaydedildi.



Ntvmsnbc

Fransa Mültecileri Koruma Ofisi (OFPRA) Türkiye'yi mülteci başvurularında ''güvenli ülkeler'' listesine aldı.

OFPRA'nın aldığı karar, Türkiye'den yapılan mülteci başvurularının Fransa tarafından kabul edilmesini zorlaştıracak. Yine karar gereği Türkiye'den yapılan bir başvurunun reddedilmesi halinde söz konusu başvuruyu yapan kişi hakkında anında sınır dışı edilme kararı alınabilecek.

OFPRA bugün Türkiye ile birlikte Sırbistan ve Ermenistan'ı da ''güvenli ülkeler'' listesine alırken, Gürcistan'ı bu listeden çıkardı.

2008 yılında OFPRA'ya Türkiye'den 2732 başvuru gelmiş, bu başvurulardan 704'ü kabul edilmişti.

Fransa'da mülteci statüsü alanlar sıralamasında Türkiye'den yapılan başvurular Sri Lanka ve Kamboçya'dan sonra üçüncü sırada yer alıyordu.


aktifhaber

The Independent gazetesi, İngiltere'yi 'Avrupa'nın hasta adamı' olarak gösterdi.

Avrupa ülkelerinin Eurostat tarafından açıklanan ekonomik verilerini değerlendiren The Independent gazetesi, İngiltere'yi 'Avrupa'nın hasta adamı' olarak gösterdi.

İngiltere'de ekonomik daralmanın hala devam ettiğini yazan gazete, 'Eurozone' şeklinde tabir edilen 16 Avrupa Birliğin üyesi içerisinde İngiltere'nin dibe vurduğunu yazdı.

Eurostat'ın verilerine göre AB ekonomisi üçüncü çeyrekte toplamda yüzde 0.4 oranında büyüdü. İngiltere ve bazı Doğu Avrupa ülkeleri ise bu büyümeyi olumsuz etkileyen ülkeler arasında yer alıyor.

Avrupa'nın büyük ekonomileri arasında sadece İspanya ve İngiltere'de daralma devam ederken, İspanya ekonomisinde yer yer iyileşmelerin görüldüğü belirtildi.


aktif haber

Domuz gribinden 4 bin 525 kişi öldü
Domuz gribinin 191 ülke ve bölgede en az 4 bin 525 kişinin ölümüne neden olduğu bildirildi.
Dünya Sağlık Örgütü'nden (DSÖ) yapılan açıklamada, 2 Ekim'den bu yana 417 kişinin daha öldüğü ve domuz gribinden ölenlerin sayısının 4 bin 525'i bulduğu kaydedildi.

DSÖ sözcülerinden Gregory Hartl, hastalığın kuzey yarımkürede, özellikle ABD, Meksika, Kanada'nın kimi bölgeleri, İrlanda, Belçika, Hollanda, İsrail ve Japonya'da yayılmasını sürdürdüğü, güney yarımkürede ise gerilediğini söyledi.

3 bin 292 kişinin öldüğü, 146 bin 16 kişinin hastalandığı Kuzey Amerika'nın, domuz gribinden en çok etkilenen bölge olmaya devam ettiği, Avrupa'da da 59 binden fazla vakanın belirlendiği, en az 193 kişinin hastalıktan öldüğü de açıklandı.

Kaynak

AZERBAYCAN'DAN TÜRK DİZİLERİNE AMBARGO

Son yıllarda başta Ortadoğu ve Doğu Avrupa ülkeleri olmak üzere dış pazarlara açılan Türk dizileri, Azerbaycan pazarına giremiyor...

Devlet Bakanı Zafer Çağlayan, “Yapılan dizi filmlerin de ihracat kapsamında değerlendirerek dizi filmler ve yapımcılarına da ihracat desteklerinden faydalanacak bir mekanizmanın oluşturulması konusunda çalışmalarımız başlıyor” diye konuştu.

Dış Ticaret Kompleksi’nde gerçekleştirilen, yurt dışında gösterilen Türk dizi ve filmlerinden, Türkiye’nin tanıtımı ve Türk ürünlerinin ihracında etkin olarak yararlanabilmenin yol ve yöntemlerinin görüşüldüğü toplantı sona erdi.

Toplantının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Bakan Çağlayan, toplantının son derece faydalı olduğunu belirtti.

Çağlayan, “24 arkadaşımızın tek tek görüşlerini aldık. 3,5 saat süren bir toplantı oldu” dedi.

Toplantıda çizgi film sektörünün de önemli bir sektör olduğunun ortaya çıktığını ifade eden Çağlayan, toplantıya katılanların karşılıklı ne istediklerini ortaya koyduklarını söyledi.

Çağlayan, “Temel isteğimiz ürünlerimizi dünyaya tanıtmak. Bu toplantı ilk oldu ama düzenli bir istişare mekanizması olacak” dedi.

Senaryo yazarlarının da bu konuda yoğun çalışma yapmak istediklerini ifade eden Çağlayan, yurt dışı gezilerine giderken sektörden temsilcilerin de yanlarına alınması konusunda talepler geldiğini belirtti.

Bakan Çağlayan, “Zaman zaman oyuncuları dışarıdaki fuarlara götürerek veya toplantı etkinliğine götürerek sanayi ürünlerinin, her alandaki ürünlerin tanıtımı konusunda çok önemli çalışma yapılacak” dedi.

Toplantının bundan sonraki aşamasının biraz daha dar çerçevede olacağını, somut olarak sorunların çözümüyle ilgili görev bölümü yaparak, sonrasında bunları Kültür ve Turizm Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Çalışma Bakanlığı ve RTÜK ile paylaşacaklarını anlatan Çağlayan, “En azından, yapılan dizi filmleri de ihracat kapsamında değerlendirerek dizi filmler ve yapımcılarına da ihracat desteklerinden faydalanacak bir mekanizmanın oluşturulması konusunda çalışmalarımız başlıyor” diye konuştu.

Çağlayan, ihracat kapsamında, ürünlere sağladıkları desteklerin olduğunu, oluşturdukları ürün tanıtım grubu bulunduğunu, bu tanıtım grubu faaliyetleri içine alarak bunlarla ilgili çalışmayı yapacaklarını kaydetti.

Zafer Çağlayan, “İhracatçılar Meclisinde 23 ana sektör vardı, bugün 24’üncü sektörümüz oldu. Hem bunun ihracatının yapılması, bunun izlenmesi... İhracatı bire bir izleyip değerlendirebileceğimiz bir sistemi de oluşturuyoruz. Bir taraftan ihracatımızı görürken bir taraftan da bu sektörün bizim ihracatımıza yaratacağı katma değer ve oluşturacağı etkiyi de göreceğiz” dedi.

DİZİLERE CEZAİ ŞARTLAR

Yapımcı, senaryo yazarı ve yönetmen Birol Güven de Türk dizilerinin batıda pazar bulmasının çok zor olduğunu, çünkü 90 dakikalık çok uzun diziler çekildiğini söyledi.

Çalıştıkları kanalla aralarında cezai şartların bulunduğunu dile getiren Güven, yapım yüzünden kanal uyarı dahi alsa 1,5 milyon dolar para ödediğine işaret etti. Güven, “Papatyam isimli dizi yapıyoruz. Metin (Akpınar) abiye her kazak olmuyor. Bazı markaları giyebiliyor. O markayı elektrikçilerin kullandığı bantla kapatmak zorunda kalıyoruz. Bundan utanç duyuyoruz” dedi.

“AZERBAYCAN’DA TÜM PAZAR KAPANDI”

Calinos Entertainment’ten Fırat Gülgen de filmlerin yurt dışına pazarlanmasının yüzde 90-95’ini kendilerinin yaptığını söyledi.

Azerbaycan’da son 1,5 senedir “Ermeni meselesinden dolayı” tüm pazarın kapandığını ifade eden Gülgen, “Şu anda resmi olmamakla beraber Türkçe dizilerin yayınlanmaması konusunda talimat verildi. Hala bir çözüm bulunamadı. Bu konuda yardımlarınızı bekliyoruz” dedi.

Rusya’da diziler konusunda çok ciddi çatışma içinde olduklarını da belirten Gülgen, Rusya’nın Türkiye’ye karşı siyasi ve politik etkinliğini artırmak için kendi dizilerinin ön plana getirilmesini istediğini kaydetti.

Gülgen, Gürcistan’da, İran’da, Kuzey Irak’ta çalışmaları olduğunu, son 3 yılda 12 bin saatin üzerinde bir dizi ihracatları bulunduğunu kaydetti.

AK Parti iktidara geldikten ve Orta Doğu ile ilişkileri geliştirdikten sonra Türkiye’ye karşı sempati ve ilgi olduğunu, ve bunun da Türk dizilerine ilgiyi artırdığını belirten Gülgen, “Katar’da televizyon kanalını ziyarete gittik, genel müdür sekreteri beklerken şöyle bir şey dedi; ’Tayyip Bey’e selam söyleyin’. Nereye giderseniz gidin Orta Doğu’da şu anda sayın Cumhurbaşkanımıza ve Başbakanımıza karşı çok ciddi alaka var” dedi.

Bağımsız sinema yapımcısı Serdal Doğan da Kültür ve Turizm Bakanlığı’ndan aldıkları desteklerin yeterli olmadığını belirtti.

Telif hakları konusu da toplantıda dile getirilen konular arasında yer aldı.

www.milliyet.com.tr

haber için teşekkürler ama bence Ermeni meselesinden dolayı değil..çünki o mesele 2009da bilindi... ama 2008de yeni yildan Azerbaycan tv kanallarında diziler, filmler Azerbaycan dilinde yayımlanacak diye karar çıktı türk dizileri ondan sonra yayimlanmıyo..

Dizilerin Ermeni meselesi ile alakasi yok....Onlar Leylanin soyledighi kimi dille baghli olarak yayinlanmiyo...Ayrica gechen gun Azeri kanalinda Turk filmi(120) yayinlandi- Azerice